Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Eylül 2011 Çarşamba

SON DURUM

Acıbadem Hastanesi'ndeki son tomografi değerlendirme randevumda (21 Temmuz) refakatçim olan Leyla'nın yanında olaya hızlı bir giriş yapmış gibi görünen onkoloğumdan, kendi önerisi olan  ve "akıllı moleküller" diye tanımlanan Tarceva adlı malum ilaç konusunda haftalarca ses seda çıkmayınca ve o arada ben ilacın prospektüsünü Roche'un sitesinden  Haluk'a rica ederek indirtip okuyunca ve etkilerinden korkunca ve tam o sırada Erkan'cığım aradığından korkularımı  onunla paylaşınca olanlar oldu. Erkan kanserim progressif olduğu için mümkünse o acı ilacı kullanmamı istiyor. Beni GATA'de bir başka onkoloğa sevketti: Bülent Bey... Bülent Bey de durumu bütün açıklığıyla anlatıverdi. Efendim, malum ilaç zaten yalnızca tek bir tür tümörde etkiliymiş: Adeno karsinom... E, bu iyi haber, bende de o var. Kötü haberse şu: bende ayrıca squamos cell de var, nasıl oluyorsa... O zaman iş biraz karışıyor. Ayrıca, bu ilacın etkili olabilmesi için belli bir mutasyon geçirmiş olması gerekiyormuş. Halbuki o mutasyon sigara içicilerinde asla gerçekleşmiyormuş. Dolayısıyla Bülent Bey'in ön hükmü zaten benim yüzde 95 oranınında  o ilacı kullanamayacağım yönünde... Üstelik meğer bu konuda spekülasyonlar yapmaya, planlara, oyunlara filan da gerek yokmuş ki! Bir test varmış, birkaç başka yerle birlikte GATA'da da uygulanıyormuş ve test biraz uzun sürüyorsa da sonucu gayet netmiş. Eh, testi de ertesi gün başlatıyorum Sonuçlarsa bayram sonrası alınacak....Arada Leyla'yla tekrar konuşuyorum. Eşi Mehmet'le birlikte Çeşme'ye gitmek üzere olduklarını öğreniyorum. "Ben de sizinle gelsem, " diyorum. İzmir'e kadar... İzmir'den de Pınar gelip beni alır ve Bodrum'a götürür. Hayatımda hiç böyle tuhaf bir seyahat planı yapmış değilim ama, Erkan'cığımın beyin, omurilik, felç uyarılarına rağmen, niyeyse kendi kendimde bir terslikten kuşkulanıyor filan da değilim. xYola çıkmazdan evvel esasında epeyce tuhaflıklar yapmışım ama bunu anlamamışım. Bodrum'da da ha keza... Anlamadım. Herşeye rağmen yolculuk çok keyifli geçti. Bodrum'daki hayatım da öyle...

Ne var ki, 3 Eylül Cumartesi günü sabahı aniden sol yanım hiç tutmaz oldu. 112 cağrıldı. Bodrum Devlet Hastanesi'ne kaldırıldım. MR olmadığı için tomo cekildi. Beynimde metastatik bir tümör büyümüş. O tümör de ödem yapmis. Bütün bunlara kafatası içinde yer bulunmadığı için  beynimin sağ arka lobu üstünda bir baskı oluşmuş ve soluma hükmeden sinirler ezilmiş. Acilen İstanbul'a dönmem gerekiyor ama, bu durumda gidemiyorum. Hastanede iki gün yattım. Ödem tedavisi...

5 Eylül'de bir kiralık araba ve iki şoförle yola çıktık. Pınar ve Hakan arabayı kullanıyorlar. Aslında daha çok Hakan kullanıyor. Daha doğrusu Pınar arabayı bir trafik polisinin üstüne üstüne sürdükten sonra öyle oldu.  19 saatte İstanbul'a vardık. O üçü, canlarım, aynen bir bebeği nakleder gibi şefkatle, incelikle naklettiler beni... Pınar, Ceren ve Hakan... Bu arada anlaşıldı ki, Ankara Üniversitesi Beyin Cerrahisi Ana Bilim Başkanı Prof. Dr. Nihat Egemen ki kendisi 47 yıllık arkadaşımdır ama sıfatlarını bilmezmişim meğer, ayni gün İstanbul'da olup beni görecek ve gerekirse ameliyat edecek. FL zinciri harekete geçmiş, beni izliyor.

Ameliyat gerekti. Neyse ki tek bir büyük tümör varmış. Nihat'ın kararı açık ameliyat... 

7 Eylül Çarşamba günü Göztepe'deki Medical Park Hastanesi'nde beynimden de ameliyat oldum. Çok başarılı gecti.  Galiba  ameliyat 2-3 saat sürmüş. Ben, 2 saat sonra yoğun bakım ünitesinde gözümü açtım. Geceyi orada geçirdim. Sabah odama çıktım. 10 Eylül Cumartesi günü taburcu edildim. O gün bugün evdeyim.

Pınar ile Ceren ve Hakan 11 Eylül Pazar günü Bodrum'a  geri döndüler... Ceren'in işine başlaması, Pınar'ın da çeşitli hazırlıklar yapması gerek... Şimdi bana, gece ve gündüz Hayriye ile Solmaz bakıyorlar. Bir an bile yalnız bırakmıyorlar. Muzaffer de dışarı işlerini hallediyor. Yemeklerimi yine arkadaşlar pişiriyor. Ülker Yaşin ile Ayşın Karabay başta... Sırada başkaları, anne ve baba tarafından kuzenlerim de var ama, yemeğin fazlasına henüz ihtiyaç yok... 

Hastane gibi evden de misafir hiç eksik olmuyor, arayan da çok ve buna minnet duyuyorum. TV seyretmem, müzik dinlemem, kitap okumam ve uzun yazılar yazmam henüz sözkonusu değil... Konuşmalarla oyalanıyorum.

12 Eylül Pazartesi eve manikürcü çağırdım. Kendimi tekrar kadın hissetmek için birşeyler yapmam gerekiyordu. Kızcağız elinden geleni yaptı tabii ama, pek de işe yaramadı. Neyse ki dün yıldızların makyajcısı canım arkadaşım Serdar'cığım (Serdar Vural), yine Leyla'yla birlikte buradaydı ve, onun katkısı tabii daha belirgin oldu.  
Daha anlatacak çok şey var ama henüz yazarken zorlanıyorum. 

Bütün bunlara rağmen çok iyiyim tabii. Bu koşullarda... Her gün biraz daha iyileşiyorum. Zihni melekelerime zaten pek birşey olmamıştı; bedenim de düzeliyor. Biraz zor hareket ediyorum ve bazı hafıza boşluklarım var ve bazı koordinasyon zorlukları yaşıyorum kuşkusuz, ama hepsi o. 

Arkadaşlarım ve yardımcılarım gece gündüz başımı bekliyorlar. Önümüzeki haftabaşında sargılarım açılacak. Neredeyse her gün beni arayan Nihat'tan dün ön onay aldım. Eğer ekibi de sargılar açıldıktan sonra bir sorun bulmaz ise, hemen tekrar Bodrum'a gideceğim ve olası "iyileşme sürecimi" orada geçireceğim.  (Hilal buna itiraz ediyormuş. Hilal Mocan... O istiyor ki böbreküstümdeki ve sol akciğerimin oradake tümörler de bir an önce alınsın. Ama benim şimdilik buna pek mecalim yok.)

Bu arada Sağlık Bakanlığı'ndan aradılar. İlişkiyi yine Hilal kurmuş. Cuma günü Habertürk'ten gelip benimle konuşacaklarmış. Hani şu "Sigara ve kanser" konulu kampanya kapsamında... Eh,  buna itiraz edecek halim yok. Tam 40 yıl sigara içtim ben. Kırk yıl bu, dile kolay... Biraz konuşmayla tek bir kişiyi olsun vazgeçirebilir miyim acaba? Ah, keşke!.. Durumum ortada işte. Ciğerimin sağ kısmı gitti, beynimde tümör çıktı. Tedaviler pek işe yaramıyor. Bütün sevdiklerimi üze üze ve azar azar yok oluyorum. Değer miydi kuzum? Buna değer miydi?

Bodrum'dan geriye ne zaman geri gelebileceğim belli değil... Evimi kısmen boşaltıyorum. Hayriye'ciğim canım, gelip giden yabancılara eşyalı olarak kısa süreli kiraya vermeye çalışacak. Bir süre... Sonrasını bilmiyorum.

İşte son durum bu... Kanseri yenemedim belki ama, yakınlarımın ve arkadaşlarımın yardımıyla yeni bir tümörü daha defettim galiba. Bakalım, nereye kadar sürecek bu böyle... Hep birlikte göreceğiz.

Ha bu arada... Cerrahiye güvenim hala tam da, onkolojiye güvenimi bir hayli yitirmiş durumdayım. Şimdilik uzun uzun yazamayacağım ama, yazdığımda pek çok kişinin de bana hak vereceğini zannediyorum. Yani, kanserin çaresi maresi yok açıkçası. Varmış gibi yapıyorlar ama yok. Dolayısıyla herkes kendini korumak zorunda... Hemen burada, bu andan itibaren... Benim durumuma gelmezden evvel... 

2 yorum:

  1. kocaman sevgiler15 Eylül 2011 09:49

    bahar hanım öncelikle çok geçmiş olsun diyorum.Bu hastalık herkeste farklı seyreder kimseninki birbirine benzemez filan denir ama şu an ki durmumuz aynı.benim annem akciger ca.ve beyin metaztası var.ancak biz hiç ameliyat olamadık.bizim için belkide en iyisi budur.sizin de söylediğiniz gibi mucizeler bizide bırakmıyor.aslında size çok uzun seyler anlatmak isterdim ama annem bu hikayeleri dinlemek istemediği için sizide sıkmak istemiyorum.ama yanlız değilsiniz ve umarım mucileriniz hiç bitmez.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Bahar Hn. Merhaba :)

    Hemen her gün bloğunuza girip bakıyor ve sizden merak içinde bir yazı, bir haber bekliyordum günlerdir... Gerçekten çok merak ettim sizi... Ulaşabileceğim bir yer olsa diye hayıflandım hatta... Yazdıklarınızı bir solukta okudum... Ve çok üzüldüm :(

    Yine de iyi tarafından baktım da, ne çok dostunuz (yani mucizeleriniz) var... Yalnız kalmamanız çok güzel...

    Bizde durum stabil... Babacığım 2. kemoterapiye girdi Cuma günü... 4 kür daha var önümüzde... Onkoloji konusunda size hak veriyorum bu arada... Kartal Devlet Hastanesinde tanıdığım insanlar ve duyduğum olaylar yüzünden... Ama ne yazık ki insan elinden geleni yapmak istiyor işte bu aşamada :( Çaresizce...

    Size kocaman kocaman sevgi ve hürmetlerimi gönderiyor, gülümseten günler diliyorum...

    Arzu

    YanıtlaSil