Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

1 Ağustos 2011 Pazartesi

NEREDEN BİLİYORSUN?

Durmadan şu soruyu sormak geliyor içimden: "Nereden biliyorsun?" Herkesin birçok konuda yerleşik fikirleri, kanaatleri var. O fikirleri, o kanaatleri, kendilerinden hiçbir kuşku duymaksızın öyle bir yetkiyle dile getiriyorlar ki, sanki söyledikleri mutlak gerçek! Ve öyle bir mutlak gerçek ki, sanki o konuyla ilgili en ufak bir tartışmaya dahi yer yok! Olayın dibine vurmuşlar sanki! Ve sanki bu insanlar sözünü ettikleri konunun uzmanı! Sanki derin araştırmalar yapmışlar! Sanki öğrendiklerinin tamamını sınamışlar, hassas terazilerle de ölçüp biçmişler!  Eda bu!
          Halbuki belli; sadece bir propaganda malzemesini tekrarlamaktalar. Nereden belli? Şuradan: çünkü aynı takımda olan hemen hemen herkes, hemen hemen aynı kelimelerle hep aynı şeyi söylemekte... Takımlar değiştiğinde tabii ki söylenenler de değişiyor, ama tutumlar, eda asla değişmiyor. Hangi takımdan olurlarsa olsunlar, bakıyorum, hiçbir özgün cümle yok söyledikleri arasında, hiçbir özgün düşünce! Çok hazin değil mi? Bana öyle geliyor.
         NEREDEN BİLİYORSUN? Basit bir sonu bu... İnsan kendi kendine de sorabilir. Sonra oturup biraz araştırma da yapabilir. Sahici araştırma... Falanca gazetenin filanca köşe yazarının yazdıkları  veya  onlar gibi kerameti kendinden menkul TV yorumcularının peşpeşe yumurtladıkları üstünden değil...  Hele, nasıl oluyorsa herkesin, hem de hiç tereddüt etmeksizin herkese yolladığı o korkunç eposta mesajlarında tekrarlananlar üstünden hiç değil... Tabii şu ya da bu politikacının veya bürokratın, vesairenin açıklamaları üstünden de katiyen değil...
          Peki o zaman nereden? Eh, ne de olsa internet var şimdi... Bir kutuya basit bir kelime yazınca gözler önüne binlerce sayfa açılıveriyor. Evet, bu sayfalar arasında gezinmek, konuyla ilgili farklı bilgileri ve bu bilgilere ilişkin eleştirileri bulmak, okumak  kolay değil... Biraz zaman alır. Biraz emek ister. Ama herkes okur-yazar... Hiç olmazsa çok önemsedikleri bazı konularda bunu yapabilirler. (Bunu yapmak istemeyenler veya yapmaya hali, vakti olmayanlar için bir seçenek de, bazı konularda susmak olabilir tabii.  Herkesin her konuda fikir sahibi olması ve konuşması gerekmiyor. Bazı konuları da uzmanlara bırakmak lazım... Güvenilir uzmanlara... O zaman hiç olmazsa, gerekçesini bilmedikleri bir propagandanın yaygınlaşmasına alet olmamış olurlar.) 
          BEN NEREDEN BİLİYORUM?        
          SEN NEREDEN BİLİYORSUN?
          O NEREDEN BİLİYOR?
         Her insan, konuşmadan, yazmadan ve tartışmaya girmeden ya da yazdıklarını elaleme postalamadan evvel, bir an, sadece bir an  durup düşünse de, kendi kendine bu basit sorulardan birini ya da ikisini sorsa ve içtenlikle sorsa ve cevabı da aynı içtenlikle, bir başkasına da değil, oracıkta kendi kendisine veriverse, belki ondan sonra hayat giderek daha az gerilimli, daha keyifli ve daha katlanılır olacak. Hatta insanlar, bir noktada durup kendi kendilerine bu soruyu bir kez olsun samimiyetle sorabilseler ve aynı samimiyetle cevaplayabilseler, ondan sonra belki onlar da benim gibi aynı soruyu hep sormak isteyecekler. O zaman  gün gelecek, belki birbirimizle sahiden iletişim kuracağız ve bunun peşisıra, belki hepimizi ilgilendiren sorunları da yavaş yavaş halledebileceğiz. 
          Yoksa, şimdi üstünde gittiğimiz bu yol, çıkmaz bir yol... Bana öyle geliyor. Hep birlikte duvara toslamamıza ramak kalmış gibi... Umarım olmaz, ama diyorum ya, bana öyle geliyor.
          BEN NEREDEN BİLİYORUM?        
          SEN NEREDEN BİLİYORSUN?
          O NEREDEN BİLİYOR?
          Bu kadar!
              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder